Röportajın tamamı şöyle:
"Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) mesleki eğitimin makûs talihini değiştiriyor. Son iki yılda mesleki eğitimi güçlendirmek için Bakanlığın attığı çok hızlı adımlar, yıllardır tartışılan mesleki eğitimi ayağa kaldırdı. Mesleki eğitimlilerde özgüven arttı. Yüzde 1'lik dilimden ilk kez öğrenci almaya başladı. Özellikle küresel koronavirüs pandemisinin yaşandığı bu günlerde mesleki eğitim koruyucu önlem olarak ihtiyaç duyulan tüm ürünleri üretti ve toplumunun hizmetine soktu.
Tüm bu yaşananlar mesleki eğitimin önemini daha fazla ortaya koydu. Biz de bu süreçte yaşananlardan ziyade bundan sonra mesleki eğitimi daha fazla güçlendirmek için neler yapılabilir, hangi adımlar atılmalı gibi mesleki eğitimin gelecek projeksiyonunu mesleki ve teknik eğitimden sorumlu Bakan Yardımcısı Mahmut Özer'e sorduk.
Zincirleme bir süreç
Bu süreçte bakanlık olarak mesleki eğitimin toplum için ne kadar önemli olduğunu gösterdiniz. Herkes 'demek ki olabiliyormuş' u hissetti. İki yıl gibi kısa bir süre için büyük başarı.
Verilen emeklerin, yapılan fedakârlıkların sonuçlarını görebilmek çok güzel. Son iki yıldır bakanlık ve illerdeki tüm arkadaşlarımızla birlikte inanılmaz çalıştık. Sektörlerimiz attığımız her adıma olumlu yaklaştılar ve hemen karşı adım attılar. Ve yıllardır şikâyet edilen konuların aslında çözülebilir olduğu görüldü. Bu görüldükçe yeni adımlar peşinden geldi. Zincirleme bir süreç yaşadık. Bu başarı, birlikte hareket etmenin, herkesin elini taşın altına atmasının sonucudur. Birlikte hareket bereketi getiriyor. Sonuç olarak hep birlikte yeni bir mesleki eğitim hikâyesi oluştu.
Bu hikâyeye hepimiz şahidiz. Bundan sonrası için planlamalarınız nedir?
İlk olarak ülkemizin farklı bölgelerinde güçlü AR-GE merkezleri kurmaya başladık. Bu kapsamda yaklaşık 10 AR-GE merkezi kurulacak. Bu merkezler bölgelerinde eğitim verilen alanlarda üretime yönelik araştırma ve inovasyon çalışmaları yapacak. Özellikle fikri mülkiyet konusunda patent, faydalı model, tasarım ve marka tescilleri bu merkezlerin birinci önceliği olacak. Bu süreçte yaşadıklarımız bunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Ayrıca bu merkezlerimiz bölgelerindeki mesleki alan öğretmenlerimizin mesleki gelişim eğitimlerinde de ana üs olacak.
'Planlama yapıyoruz'
Çoğu sektör nitelikli eleman bulamamaktan şikâyetçi. Mesleki eğitimde arz-talep dengesinde bir sorun görüyor musunuz?
Bildiğiniz gibi metal teknolojisinden biyomedikal cihaz teknolojisine, plastik teknolojisinden bilişime kadar 54 farklı alanda mesleki eğitim veriyoruz. Eğitim verdiğimiz tüm alanlarda artık üretim kapasitesine odaklanıyoruz. Eğitim-üretim ilişkisini güçlendirmek için tüm yatırımlarımızı yeniden planlıyoruz. Özellikle mesleki eğitimin öğrenci kapasitesi artık istihdam ile ilişkili oluşturulacak. Her alanda piyasanın istihdam talebi ne kadarsa ona göre eğitimde arz oluşturulacak. Dolayısıyla ortaöğretimde mesleki eğitimin payı/oranı rasgele değil iş piyasasına göre belirlenecek.
Bu çok önemli bir yenilik.
Bu kaynakların verimli kullanılması açısından da çok önemli. Bildiğiniz gibi mesleki eğitim diğer eğitim türlerine göre pahalı bir eğitim. Arz-talep dengesini rasyonel bir zeminde oluşturamazsanız ya talepten fazla ya da talepten az mezun verirsiniz. Her iki durum da iş piyasası açısından riskli. Özellikle talepten fazla mezun verdiğiniz de mezunlar zorunlu olarak eğitim aldıkları alan dışında istihdama yöneliyorlar. Bu hem mesleki eğitimi değersizleştiriyor hem de iş piyasasında beceri uyumsuzlukları sorunu oluşuyor. Şu anda bizde yaşanan durum bu. Talepten fazla arz var ve mesleki eğitim mezunlarının büyük çoğunluğu eğitimleri ile ilişkili olmayan alanlarda çalışıyor.
'Uyumu amaçlıyoruz'
Genellikle mesleki eğitimin ortaöğretimdeki oranının artırılması gerektiği söylenir. Söyledikleriniz bu söylemle çelişiyor.
Mesleki eğitimde iş piyasası dikkate alınmadığında irrasyonel söylemler dolaşıma giriyor. Örneğin şu anda mesleki eğitimin orta öğretimdeki payı yüzde 35. Bunun yetersiz olduğu hatta yüzde 70'ler seviyesine çıkartılması gerektiği söyleniyor. Unutulan önemli bir konu var. Mesleki eğitim iş piyasanızdan bağımsız planlanamaz. İş piyasanız hangi alanlarda yaklaşık ne kadar istihdam oluşturabiliyorsa onu karşılayabilmek önemli olan. Bu talep ne kadarsa oranı da bu belirler. Birileri mesleki eğitimin oranı arttığında kendisini daha iyi hissedebilir. Peki, mezunlar ne yapıyor? İş piyasasından mutlular mı? Buna bakılmıyor. Yeterli istihdam olmayınca mezunlar zorunlu olarak aldıkları eğitimle ilişkili olmayan alanlarda istihdam arayışına gidiyorlar. Bu durumda iş tatmini olmuyor, aldıkları eğitim anlamını yitiriyor. Ücret olarak da tatmin olmuyorlar. Bu nedenle mesleki eğitimin arz kapasitesini bilimsel verilerle kurgulamak gerekiyor.
Bunu nasıl yapacaksınız?
Aslında bunun planlamasına 2019 yılında başlamıştık. Tüm illerimizde sektörlerin kapasitelerini, istihdam imkânlarını, gelecek yatırım planlarını ve oralarda bu alanlarda verdiğimiz eğitimle ne kadar eşleşme sağladığımız ile ilgili önemli bir proje yaptık. Türkiye'nin mesleki eğitim haritasını çıkarttık. Bu harita da mesleki eğitimde arz-talep ilişkisinin uyumlu olmadığını bize gösterdi. Hemen mesleki eğitimi bölge bölge sektörlerle eşleştirmeye ve yeniden planlamaya başladık. Bu çalışmalarımız devam ediyor. Ancak, takdir edersiniz ki zor ve uzun vadeli bir süreç. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor.
'Eğitim merkezlerini teşvik ediyoruz'
Şu anda mesleki eğitim merkezlerinde ne kadar öğrenci okuyor?
Yaklaşık 80 bin öğrenci vardı. Bu iyileştirme sonunda 130 binler seviyesine yükseldi. Hedefimizi 2020 yılı sonu itibariyle 200 bin olarak açıklamıştık. Ancak, genç işsizlik oranı göz önüne alındığında aslında 500 binlerin üzerine kolayca çıkartılabilir.
'Kapasite güçlendi'
Bu nasıl olacak? Kendiliğinden bu sayı artar mı?
Bu konuda iki iyileştirme yapmayı planlıyoruz. Birincisi mesleki eğitim merkezlerinde okuyan öğrencilere dört yıl boyunca ödenen asgari ücretin üçte birinin tamamının işsizlik sigorta fonundan karşılanması yönünde. Zaten, şu anda da işletmede çalışan sayısı yirminin altında ise bu miktarın üçte ikisi, üzerinde ise üçte biri devlet tarafından işverene geri iade ediliyor. Dolayısıyla devletimizin bu konuda inanılmaz bir sübvansiyonu söz konusu. Mesleki eğitim merkezlerinde okuyacak öğrenci sayısında ciddi bir büyüme sağlamak için bu yükün iş verenden alınması, iş verenleri de bu sürece aktif katacaktır.
Diğer bir iyileştirme de eğitimin üçüncü yılının sonunda kalfa olanların eğitimlerinin son yılında alacakları ücretin asgari ücretin üçte biri değil de yarısı olabilmesi. Bu konularda Hazine ve Maliye Bakanlığımızla yakın bir iş birliği içindeyiz. Mesleki eğitimin iyileştirilmesine ilişkin çok ciddi destekleri var. Daha önce de mesleki eğitimden döner sermaye kapsamında yapılan üretimden yüzde 15'lik hazine kesintisini de mesleki eğitimi güçlendirebilmek için yüzde 1'e düşürdüler. Böylece mesleki eğitimdeki üretim kapasitesi güçlendi. Bu konularda da ortak çalışmalarımız olumlu bir seyirde ilerliyor.
'Mezunlara teşvik şart'
Mesleki eğitim mezunlarının alan dışında istihdamları sorunlu. Peki, mezunlar eğitim aldıkları alanlarda çalıştıklarında aldıkları ücret tatmin edici mi?
En önemli sorunumuza parmak bastınız. Aslında bizim iş piyasası ile ilgili en ciddi sorunumuz bu. Elbette istisnaları vardır, ancak genel olarak mesleki eğitim mezunları ister eğitim aldıkları alanlarda ister alan dışında çalışsınlar aldıkları ücretlerde ciddi bir fark yok. Yani iş piyasası, alanda çalışmayı ödüllendirmiyor.
Bu durum da aslında mesleki eğitim mezunlarının alan dışında istihdam arayışında talepten fazla arz yapılmasından sonra ikinci etken. Madem aldığı ücrette bir fark yok, bu durumda mezun daha kolay çalışma koşulları olan, daha fazla sosyalleşebileceği alanlarda istihdam arayışına gidiyor.
Bu sorun nasıl çözülecek o zaman?
Bu konuda iki adım atmak gerekiyor: Birisi eğitim kapasitesi ile ilişkili diğeri de iş piyasası ile ilgili. Eğitimle ilgili atılması gereken adım mesleki eğitimin arzının iş piyasasının talepleri ile uyumlu hale getirilmesi. Bu konuya yukarda değindim. Bunun planlamasını yaptık ve adım adım uyguluyoruz. İkinci adım ise iş piyasasında mesleki eğitim mezunları alanlarında çalıştıklarında, ücretlerinde ödüllendirici yapısal değişikler yapmak. Örneğin, mesleki eğitim mezunları eğitim aldıkları alanlarda çalıştıklarında asgari ücret farklı yapılandırılabilir.
'Yaş sınırı yok'
Salgın sonrasında tüm dünyada işsizlik oranlarının artması bekleniyor. Ülkemizde de genç işsizlik oranı yüksek. Bu konuda mesleki eğitim bir işlev görebilir mi?
Elbette. Bu konuda çırak-kalfa-usta eğitimi verilen mesleki eğitim merkezleri kritik işlev görebilir. Bu merkezlere gidebilmek için sadece ortaokul mezunu olmak yetiyor. Yaş sınırlaması yok. Kayıt olan öğrenciler haftada bir gün bu merkezlerde eğitim alırlarken diğer günlerde işletmelerde beceri eğitimlerine devam ediyorlar. Mesleki ve teknik Anadolu liselerinin tam tersine bu merkezlerden mezun olanların eğitim aldıkları alanda çalışma oranı yüzde 88. Oldukça iyi bir oran. Bu oran Almanya'da yüzde 66. Dolayısıyla bu konuda iş piyasasında istihdam açısından inanılmaz bir fırsat var.
İstihdam oranı gayet iyi durumda. Öğrencilerin okurken avantajları var mı?
Evet. İşletmelerle sözleşme imzalanmadan eğitim başlamıyor bu merkezlerde. Yani sektörlerle ele ele yürütülen bir eğitim türü. Öğrenciler dört yıllık eğitimleri boyunca asgari ücretin en az üçte biri ücret alabiliyorlar ve iş ve meslek hastalıklarına karşı da sigortalanıyorlar. Üç yılın sonunda başarılı olanlar kalfa, dört yıllık eğitim sonunda başarılı olanlar da usta belgesi alıyorlar. Usta belgesi ile iş yeri de açabiliyorlar. Burada tek sorun dört yıllık eğitim sonunda lise diploması alamamalarıydı. Bu konuda gerekli düzenlemeleri yaptık. Artık mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı öğrenciler haftada bir gün geldikleri mesleki eğitim merkezlerinde fark derslerini alabilecekler ve başarılı olmaları durumunda da lise diploması alabilecekler. Bu iyileştirme mesleki eğitim merkezine kayıt olan öğrenci sayısında yaklaşık yüzde 62'lik bir artışa yol açtı.
'Geleceğe odaklanıyoruz'
Bu düzenlemeler yapıldığında daha güçlü bir mesleki eğitim olacak diyebilir miyiz?
Elbette. Bu kısa bir sürede bile güçlü mesleki eğitimin güçlü Türkiye için ne kadar önemli olduğu görüldü. Artık geleceğe bakıp mesleki eğitimi tam olarak ayağa kaldıracak düzenlemelere odaklanıyoruz. Böylece yıllardan beri bir sorun alanı olarak görülen mesleki eğitim artık kendisinden sorunlarla değil, ürettiği hizmetler ve sunduğu hizmetlerle konuşulacak. Bunu da el birliği ile yapabileceğimize inanıyorum.