Bakan Yardımcısı Özer'in Mesleki Eğitim'de 21. Yüzyıl Becerilerinin Geliştirilmesi konusunda kaleme aldığı değerlendirmesi:
Mesleki eğitim ülkemizde yıllardan beri ekonomik kalkınmaya önemli katkılar sunmaktadır. Mesleki eğitim mezunlarının iş piyasasında iş gücüne katılım ve istihdam oranları diğer lise türlerine göre oldukça yüksek iken işsizlik oranları da özellikle son yıllarda yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranlarının da altına düşmüştür. Tüm bu avantajlarına rağmen Türkiye'de mesleki eğitimin, bazıları kendisinden bazıları eğitim sisteminden ve diğerleri de iş piyasası ve yükseköğretim ile bağlarından kaynaklanan çok sayıda sorunu bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yıllardan beri mesleki eğitimi güçlendirmek için çok önemli adımlar atmıştır. Özellikle, 2023 Eğitim Vizyonu sonrası mesleki eğitimde biriken sorunların çözümlerine yönelik bütünsel bir bakış ile sistematik adımlar atmaya başlamıştır. İki yıl gibi kısa sürede çoğu sorun alanında iyileşme sağlandığı görülmektedir. Covid-19 salgını ile mücadele günlerinde mesleki eğitimin sergilemiş olduğu üretim performansı, güçlenen mesleki eğitimin sadece iş piyasasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağını sağlamakla kalmayıp ayrıca olağanüstü koşullarda üretim kapasitesini toplum yararına nasıl hızlı bir şekilde harekete geçirebildiğini de göstermiştir.
Mesleki eğitimde temel becerilerde eksiklik yıllardan beri dile getirilen önemli sorun alanlarından birisini oluşturmaktadır. Temel beceri eksikliği, mesleki eğitimin kalitesini olumsuz etkilediği gibi, mezunların iş hayatlarındaki hızlı dönüşümlere adaptasyonlarını da zorlaştırmaktadır. Bu eksikliğin maliyeti mesleki eğitim mezunlarını hayatları boyunca etkilemeye devam etmekte, bu eksikliklerle iş hayatında çalışmaya başlayan mezunlar uzun vadede yeni koşullara adapte olamadıklarında daha az beceri gerektiren işlerde çalışma veya en kötüsü işsiz kalma riskleri ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Mesleki eğitimdeki temel becerilerdeki zayıflık aslında mesleki eğitimden çok eğitim sisteminin genel bir sorunudur. Temel eğitim seviyesinde gözlenen okullar arası başarı farkları yeterince azaltılamadığı için bazı öğrenciler temel becerileri kazanmada başarısız olmaktadır. Ancak, bu yeterliliklerde eksikliklere rağmen temel eğitimde sınıf geçmeye devam edilmesi, bu sorunu ortaöğretim kademesine taşımaktadır. Temel becerilerde yetersiz olan öğrencilerin büyük oranda mesleki ortaöğretime geçtikleri de bilinen bir gerçektir. Bu sürecin sonunda sorun PISA araştırma sonuçlarında kendisini göstermekte, lise türlerindeki temel okuryazarlık farkları çok daha çarpıcı bir şekilde önümüze gelmektedir. Bu kapsamda mesleki ortaöğretim 43 en dezavantajlı okul türü olmaktadır. Bu farkın derecesi, aslında bir eğitim sisteminin öğrencilerine sağladığı eşitliğe dair çok önemli bir göstergedir. Temel eğitimde ve dolayısıyla ortaöğretimde okullar arası başarı farkları uzun zamandır eğitim sistemimizin bir sorunu olarak ortada durmaktadır. MEB, özellikle son yıllarda destekleme ve yetiştirme kursları ve ilkokullarda yetiştirme programı (İYEP) gibi farklı mekanizmalarla temel becerilerdeki eksiklikleri telafi etmeye çalışmaktadır. Bu alandaki çalışmalar ortaöğretim sistemimizin kalitesi açısından son derece kritiktir. Zira temel eğitim alanında alınacak olumlu mesafe nihayetinde mesleki ortaöğretimi de doğrudan olumlu etkileyecektir. Diğer taraftan, son yıllarda otomasyon ve yapay zekâ teknolojilerinin üretim ve hizmet sektörlerinde hızla yaygınlaşması her meslek alanından beklenen becerilerde dinamik dönüşümlere yol açmaktadır.
İş piyasasında her meslek alanında insan ve makine iş gücü katkı dağılımı sürekli değişmektedir. Bu çerçevede bazı iş pozisyonları yok olurken yeni iş pozisyonları da ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, mesleklerin beceri setleri de sürekli değişebilmektedir. Bu değişim, mesleki eğitimin cevap vermesi gereken en önemli meydan okumayı oluşturmaktadır. İş piyasalarında gelinen nokta, mesleki eğitimde daha genel ve aktarılabilir becerileri ön plana çıkartırken aynı zamanda yeni koşullara adaptasyonu kolaylaştıran temel ve jenerik becerilerin kazandırılmasına ağırlık verilmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla, yeni koşullarda mesleki eğitimde temel becerilerin kazandırılması çok daha hayati öneme sahip olmuştur. Tam da bu noktada MEB, mesleki eğitim programlarında yeni koşullara adaptasyonu güçlendiren bir dönüşümü gerçekleştirmiştir. Mesleki eğitim verilen alan ve dallarda sadeleşmeye gidilmiş, daha genel mesleki eğitim "Başarılı sonuçları kısa sürede görülen bu projenin aynı programlarda farklı illerde de gerçekleştirilebilmesi, ayrıca eğitim verilen her alanda yeni becerileri destekleyici bu tip projelerin geliştirilerek yaygınlaştırılması, MEB'in bu bağlamdaki çabalarının verimliliğinin artmasına katkı verme potansiyeli taşımaktadır." programları oluşturulmuş, ayrıca akademik derslerin ağırlıkları artırılmıştır. Diğer taraftan dijital okuryazarlık ve yapay zekâ teknolojilerine yönelik becerileri destekleyen ilave müfredatlar oluşturulmuştur.
Geliştirilen yeni mesleki eğitim programları 2020-2021 eğitim-öğretim yılı itibari ile uygulamaya konulacaktır. Bir taraftan temel eğitimde temel becerilerdeki eksiklikler giderilmeye çalışılırken diğer taraftan mesleki ortaöğretimde halen eğitim gören öğrencilerin bu eksikliklerini giderebilmek için MEB, 2020 Temmuz ayı itibari ile 'Mesleki Eğitimde 1.000 Okul Projesi'ni başlatmıştır. Bu proje mesleki ortaöğretim kurumlarından temel beceri eksiklikleri, devamsızlık ve terk oranları gibi bazı göstergeler açısından en dezavantajlı durumda olan 81 ildeki 1.000 meslek lisesini merkezine alarak bu okulların dezavantajlarını giderebilmek için kütüphaneden, atölyelere, bilişim altyapısını geliştirmeden kültür, sanat ve spor imkânlarını artırmaya kadar çok farklı alanlarda yeni adımları içermektedir. En önemlisi de bu okullardaki mevcut öğrencilerin temel beceri eksikliklerinin giderilmesi için ilave telafi eğitim programları uygulanacaktır. Böylece, mesleki eğitimde yıllardan beri sorun olan temel beceri eksiklikleri giderilmeye çalışılacaktır. Bu proje, mesleki eğitimin kalitesini doğrudan artıracağı gibi eğitim sistemimizdeki okullar arası başarı farklarını azaltılmasına da dolaylı olarak katkı verecektir. Diğer taraftan, MEB, Koç Holding ve IBM ortaklığıyla Ankara'da iki yıldır uygulamada olan 'Mesleki Eğitim'de 21. Yüzyıl Becerilerinin Geliştirilmesi Projesi' başarılı bir şekilde sürdürülmekte ve öğrenci ve öğretmenlere bu kapsamda destek sağlamaktadır. Başarılı sonuçları kısa sürede görülen bu projenin aynı programlarda farklı illerde de gerçekleştirilebilmesi, ayrıca eğitim verilen her alanda yeni becerileri destekleyici bu tip projelerin geliştirilerek yaygınlaştırılması, MEB'in bu bağlamdaki çabalarının verimliliğinin artmasına katkı verme potansiyeli taşımaktadır. Sonuç olarak, MEB tarafından temel eğitimde okullar arası başarı farklarını azaltmak için atılan yeni adımlar mesleki eğitimde hem yeni eğitim programları hem de 1.000 okul projesi ile birleştiğinde mesleki eğitimin 21. yüzyıla uyarlanmasında çok önemli bir aşamaya geçilebilecektir. Bu adımlar başarılı oldukça, mesleki eğitimde kalite de sürekli artacaktır. Ayrıca, öğrencilerin sosyoekonomik seviyelerinin akademik başarılarına olumsuz etkileri azalacak ve eğitim sistemi daha eşitlikçi olabilecektir. Özel sektörün de bu kapsamdaki katkılarının mesleki eğitim verilen tüm okulları kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması bu çabaların başarıya ulaşmasını sağlayacaktır.